Havza’daki çalışmalarını tamamlayan Mustafa Kemal Paşa, Havza’da güvenliğin tehlikede olduğunu fark ederek arkadaşları ile birlikte 12 Haziran 1919 tarihinde 22 gün kaldığı Havza'dan Amasya’ ya geçti.
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişi göreviyle Samsun’a gönderilen Mustafa Kemal Paşa, burada Rum çetelerinin sebep olduğu asayişsizlikleri gidermek hususunda yerel yetkililerle görüşmüştü. Anadolu’daki kumandanlıklar ve valilerle haberleşen Mustafa Kemal Paşa, onları Millî Mücadele etrafında toplamaya çalışmıştır.
Mustafa Kemal Paşa’nın planı, Millî Mücadele için birlik ve beraberliğin sağlanması ve teşkilatlanmanın tamamlanmasıydı. İstanbul’a gönderdiği telgrafında Mustafa Kemal Paşa, İngilizlerin Samsun’u mahallî idarecilere haber vermeden işgal ettiğini, bu durumun devletin nüfuzunu sekteye uğrattığını, İngilizlerin Rumlarla işbirliği içinde olduğunu bildirmekteydi.
Havza’ya geçen Mustafa Kemal Paşa, etrafındakilere ümitsizliğe kapılmamalarını, memleketin kurtulacağına inanmalarını telkin etmiştir. Burada Millî Mücadele’de ilk millî tepki olan Havza Genelgesi’ni yayımlayan Mustafa Kemal Paşa, genelge ile işgallere karşı ilk resmî başkaldırıya imza atmıştı.
Bu genelge ile millî teşkilatların kurulması lüzumu, işgallere tepki olarak mitingler yapılmasını, İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletlerine telgraflar çekilmesini, İtilaf Devletleri’nin işgal gerekçesi olarak kullandığı Hristiyan halkın güvenliğinin sağlanmasını, millî bilincin uyandırılması gereğini tüm askerî ve mülkî amirlere duyurmuştur.
Millî Mücadele’nin halka benimsetilmesini amaçlayan ve bunu direnişlerle, mitinglerle yöntem olarak belirleyen Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’dan beri gizli tuttuğu amacına ulaşmada önemli bir merhaleyi geride bırakmıştı. Erzurum ve Sivas Kongreleri öncesinde Mustafa Kemal Paşa’nın faaliyetleri Millî Mücadele’yi tek elden yönetmede en önemli amillerden biri olmuştur.
Havza Genelgesi Nedir?
Nutuk’ta şu şekilde bahsedilmiştir:
“İzmir’in ardından Manisa’nın, Aydın’ın işgali ve yapılan saldırılar, zulümler hakkında henüz ulus aydınlanmamış ve milli varlığa vurulan bu korkunç darbeye karşı açıkça herhangi bir tepki ve şikayet ortaya konulmamıştı. Milletin, bu haksız darbe karşısında sessiz ve hareketsiz kalması, elbette ulus yararına yorumlanamazdı. Onun için ulusu uyarıp harekete geçirmek gerekiyordu. Bu amaçla 28 Mayıs 1919 tarihinde, valilere ve Diyarbakır’da 13. Kolordu komutanlıklarına, Konya’da Ordu Müfettişliği’ne şu yolda bir genelge gönderdim.”
Gönderilen genelge:
“İzmir’in ve ne yazık ki Manisa ve Aydın’ın işgali, gelecekteki tehlikeyi daha açık hissettirmiştir. Ülke bütünlüğümüzün korunması için, ulusal coşkunun daha canlı olarak gösterilmesi ve devam ettirilmesi gerekmektedir. Yaşayışımızda ve ulusal bağımsızlığımızda gedikler açan işgal ve kendi topraklarına katma gibi olaylar bütün ulusa kan ağlatmaktadır. Üzüntüler ve acılar dindirilemiyor. Sindirilemez ve katlanılamaz olan bu durumun derhâl giderilmesinin, bütün uygar uluslarla büyük devletlerin adalet ve etkisinden sabırsızlıkla beklendiğini göstermek amacıyla, önümüzdeki hafta içinde ve çeşitli illere göre pazartesi başlayıp çarşamba günü başvurunun arkası alınmak üzere, büyük ve heyecanlı mitingler yapılarak ulusal gösterilerde bulunulması ve bunun bütün kasaba ve köylere kadar yaygınlaştırılması, bütün büyük devlet temsilcileriyle Babıâli’ye etkili telgraflar çekilmesi ve yabancı olan yerlerde yabancılar da etki altına alınmakla beraber, düzenlenen ulusal gösterilerde terbiye ve ağırbaşlılığın titizlikle korunması ve Hristiyan halka karşı saldırı, gösteri ve düşmanlık gibi tavırlar alınmaması zorunludur. Yüksek şahıslarınızın bu fikirler etrafında duyarlı ve etkili olmanız nedeniyle işin iyi yönetileceğine ve başarıya ulaşacağına benim tam güvenim vardır. Sonucunun bildirilmesini rica ederim.“
Kaynak:1-Nutuk, 2-Tarihsel Bak
0 Yorumlar