ANA SAYFA RESİM (HTML)

reklam

site logo

MHP’nin ilan ettiği '17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Haftası' başladı

 


2014 yılında bizzat MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından ilan edilen 17-25 Aralık Rüşvet Yolsuzlukla Mücadele Haftası çabuk unutuldu. MHP artık, 6 yıl önce ilan ettiği hafta için herhangi bir etkinlik düzenlemiyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 17-25 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen operasyonların birinci yıldönümüne yaklaşılırken, Meclis Grup Toplantısı’nda konuşmuştu. Bahçeli, “Her şey iyi güzel de 17-25 Aralık’tan bu yana yaşananları Erdoğan nasıl izah edecektir? Önümüzdeki 17 Aralık’tan 25 Aralık tarihine kadar geçen 9 günlük süreyi rüşvet ve yolsuzlukla mücadele haftası ilan edip, Türkiye’nin 9 ayrı bölgesinde rüşveti hırsızlığı cesaretle anlatacağız” ifadelerini kullanmıştı.

İLGİLİ ETİKETLER

#1725AralıkYolsuzlukHaftası, #İndiregandiHaftası#ErkenSeçimleGideceksiniz

#1725AralıkYolsuzlukHaftası'nda NE OLMUŞTU;

17 Aralık soruşturması veya 2013 Türkiye Rüşvet Skandalı, Eylül 2012 ve Şubat 2013'teki bir dizi ihbarla başlayıp, 17 Aralık 2013 günü Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın gözaltı talimatları ve ilgili mahkemelerin arama kararlarının yerine getirilmesi ile kamuoyunun duyduğu, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele ve Mali Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından gerçekleştirilen, aralarında iş adamları, bürokratlar, banka müdürü, çeşitli düzeyde kamu görevlileri ve 61. Türkiye Hükûmeti kabine üyesi dört bakan ile üç bakan çocuğunun olduğu kişiler hakkında "rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık" suçlarını işledikleri iddiasıyla yürütülen soruşturmada 16 Ocak 2014 tarihli HSYK kararı ile soruşturmayı başlatan Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın görev yeri değiştirilmiş olduğundan, soruşturma diğer savcılar tarafından yürütüldü.

Soruşturma

Bazı kamu kurumlarına ve savcılığa yapılan rüşvet, görevi kötüye kullanma ve ihalelere fesat karıştırma ihbarı üzerine 13 Eylül 2012, 21 Eylül 2012 ve 14 Şubat 2013 tarihlerinde soruşturmalar başlatıldı.[1] Başsavcılık tarafından görevlendirilen Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın talimatı üzerine, 17 Aralık 2013 tarihinde şüphelilerin ev ve işyerlerinde arama yapılarak ele geçirilen çeşitli eşya ve paralara el konuldu. Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Kaan Çağlayan, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Oğuz Bayraktar, iş adamı Ali AğaoğluHalkbank genel müdürü Süleyman Aslan ve Rıza Sarraf gözaltına alındı.[2][3]

İlerleyen günlerde soruşturma dosyasıyla ilgili bir takım bilgiler medyaya sızdı. Buna göre iş adamı Rıza Sarraf'ın soruşturmanın kilit ismi olduğu, bürokraside dört bakan ile geliştirdiği ilişkiler ve rüşvet çarkı sayesinde kara para aklama, altın kaçakçılığı gibi birtakım suçlar işlediği öne sürüldü. Ayrıca soruşturmada üç bakan çocuğu hakkındaki suçlamaların, "rüşvet almaya ve vermeye aracılık etmek" olduğu iddia edildi.[4]

Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 71 şüpheliden 24'ü çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı, 38'i de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı[5].

18 Aralık 2013'te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma dosyasının geniş olduğu ve fazla iş yükü gerektirdiği gerekçeleriyle, soruşturmaya ek 2 savcı daha atadı ve savcılar arasındaki herhangi bir ihtilaf durumunda soruşturmaya ilişkin kararların 2'ye 1 çoğunlukla alınması talimatını verdi.[6]

Şüpheliler arasında bulunan İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış hakkında cezai kovuşturma yapılabilmesi için hazırlanan fezlekeler, TBMM'ye gönderilmek üzere Adalet Bakanlığı'na sunuldu.[7]

25 Aralık'ta Savcı Muammer Akkaş yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla başlattığı soruşturma kapsamında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan'ı şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmak üzere bir belge hazırladı.[8] Ancak, Emniyet Müdürü Selami Altınok, gözaltı ve arama talimatını, gerekçe ve delillerinin yetersizliği nedeniyle geri çevirdi.[9] Yeni atanan İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın, Erdoğan'ların evinin çevresine Özel Tim yerleştirerek olası gözaltına almaları engellediği basına yansıdı.[10]

Tutuklanan şüpheliler, 28 Şubat 2014'te serbest bırakıldı[11]"Hükümet yargıyı kendine bağladı" yorumları yapılan tahliyelerle ilgili olarak Başbakan da "adalet yerini buldu" şeklinde açıklamada bulundu[12].

Başlatılan soruşturmaya Bakan, bürokrat ve kamuoyunun yakından tanıdığı kişilerin adları karıştığından, özellikle ilk günlerde kamuoyunda ve Türk ekonomisinde deprem etkisi izlendi. Borsada sert düşüşler yaşanırken dolar ve avro yükseldi.[13][14] Bilhassa gözaltı görüntülerinin, özellikle de şüphelilerin evlerinde ele geçirilen yüksek miktarlardaki paraların görüntülerinin medyaya sızmasıyla adı geçen Bakanlar ve Hükûmet eleştirilerin odağına oturdu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başlatılan soruşturmayı, hükûmeti ve ekonomiyi zor duruma düşürmek amacıyla yapılan bir operasyon olarak nitelendirdi ve gözaltıların seçime az bir zaman kala yapılmasına dikkat çekti. Ayrıca kısa süre önce Gülen Hareketi'yle, dershaneler hakkında yapılacak olan düzenleme sebebiyle gerginlik yaşayan hükûmet, soruşturmaların bu gerginlikle ilgili olduğunu ve Yargı ile Emniyet'te bulunan Gülen hareketine bağlı personel tarafından, yine Gülen Hareketi'nden gelen talimat üzerine bu soruşturmanın başlatıldığını iddia etti.[15][16] 2012 yılında ABD senatosunda alınan İran ile petrol alım satımının altın ile yapılmasına karşı karardan hemen önce bu soruşturmaların başlatılmış olması, ve soruşturma konusu ticaretin bahsedilen altın ticaretini içermesi soruşturma üzerindeki operasyonel olma kuşkuları daha da arttırdı.[17]

İlerleyen günlerde, soruşturmanın bir siyasi operasyon olduğunu iddia eden ve kendi oy tabanında bulunan Gülen Hareketini hedef gösteren hükûmet yetkilileri, hareketin yürütme ve yargı içine sızdığını ve bir "paralel devlet" hüviyetini aldığını iddia etti. Gözaltıların başlamasından kısa süre sonra da, iddia edilen paralel devlet yapılanmasına önlem gerekçesiyle Emniyet'te, Yargı'da ve TİBTRTBDDK gibi bazı kamu kurumlarında birçok personel görevden alındı veya personelin görev yeri değiştirildi.[18][19][20][21] Hükümet, soruşturmanın gizliliği prensibinin hiçe sayılarak soruşturma bilgilerinin basına sızdırılmasını da eleştirdi.[22]

Gülen Hareketi adına yapılan açıklamalardaysa hükûmetin kendilerini hedef göstermesi eleştirildi. Hükümetin, soruşturma sebebiyle bozulan siyasi gücünü korumaya yönelik bir komplo teorisi çabasında olduğu, soruşturmalarla hiçbir ilgilerinin olmadığı ve şayet iddia edildiği şekilde bir paralel devlet yapılanması varsa, üzerine gidilmesinin gerekli olduğu ifade edildi. Ayrıca kamudaki görevden alma, görev yeri değişiklikleri ve meslekten ihraçların hukuka aykırı olduğu ve mensuplarına yönelik bir "cadı avı" hüviyetine büründüğü iddia edildi.[23][24][25] Başbakan Erdoğan, katıldığı bir mitingde bu iddiayı "ihanet edenlerin görevlerini değiştirmek cadı avıysa, biz bu cadı avını yapacağız, bunu da bilin" şeklinde yanıtladı.[26]

5 Ocak'ta medyada yer alan ve bir Millî İstihbarat Teşkilatı belgesine dayandırılan habere göre, söz konusu bakanlarla Rıza Sarraf'ın ilişkide olduğu ve bunun hükûmeti güç duruma düşürebileceği Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından sekiz ay önce Başbakan'a rapor edilmişti.[27].

Soruşturmanın ardından Gezi Dayanışması ve sendikalar tarafından protesto eylemleri düzenlenmiştir.

İçişleri Bakanlığı'nca, savcılığın gözaltı ve mahkemenin arama kararlarını yerine getiren adli kolluk amir ve memurlarının önemli bir kısmının görev yerleri değiştirildi, görevden alındı veya meslekten ihraç edildi[28]. 29 Ocak 2014'te soruşturma savcısı Celal Kara[29], 11 Şubat 2014 tarihli HSYK kararnamesi ile de, soruşturma iznini veren İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Zekeriya Öz'ün aralarında bulunduğu 166 hâkim ve savcının görev yeri değiştirildi.[30]

Celal Kara 16 Ocak 2015'te soruşturma nedeniyle açığa alındı. Yurt dışında kaçak olarak bulunan Kara, 24 Ocak 2015'te Can Dündar ile yaptığı söyleşide Rıza Sarraf'ın lider sıfatıyla örgütün faaliyetleri kapsamındaki tüm suçlardan sorumlu olduğunu, polis fezlekelerinde ve Meclis’e yollanan bilgi notunda yer almasa da dönemin başbakanı Erdoğan'ın da işin içinde olduğunu düşündüğünü söyledi: "Dönen işlerin Başbakan’dan habersiz, bilgisiz ve izinsiz dönmesine imkân ve ihtimal yok. Telefon konuşmalarına, aralarındaki diyaloglara bakınca kesinlikle diyorsunuz ki, perde arkasından bu işlere yol ve izin veren, Başbakan’dır

İstifalar ve kabine değişikliği

İddialar sonrası Egemen Bağış Avrupa Birliği Bakanlığı görevinden alındı. İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar bakanlık görevlerinden istifa ettiler. Bayraktar ayrıca yaptığı bir açıklamayla, Başbakanı eleştirerek milletvekilliğinden de istifa ettiğini duyurdu:

Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum[32]

AK Parti milletvekilleri İdris Naim ŞahinErdal KalkanErtuğrul GünayHasan Hami Yıldırım ve Haluk Özdalga partiden istifa etti. Yine AK Parti milletvekilleri Hakan Şükür ve İdris Bal da soruşturma öncesi yaşanan dershane tartışması sırasında istifa etmişti.

Yorum Gönder

0 Yorumlar